Osman Kamacı

Osman Kamacı

Mail: osmankamaci@hotmail.com

Bir Dosta Nasihat

Sevgili Dostum...

Şunu çok iyi bilmelisin ki, bir söylemde bulunmak veya bir sorunu çözüme kavuşturmak için mutlak bir birikim gerekmektedir. Yani, savunacağınız konu ne olursa olsun alt yapısı boş değil, tıka basa dolu olmalıdır. Olmalıdır çünkü ancak bunu yaparsanız akışkan bir ifade serbestîsi ile özgür ve güçlü irade kültürünüzü ortaya koyabilirsiniz. Eğer birçok sorununuz var ve siz bunun alt yapısını ifade edilebilir bir kıvama getiremiyor, bana neci bir tavır sergileyerek dikkate almıyorsanız, o zaman önünüze konulacak faturayı peşinen ödemeyi kabullenmekten başka çareniz yoktur.

  Bak sevgili dostum...

İnsanlar doğar, büyür, gelişir ve ergenlik dönemiyle eşzamanlı olarak sorumluluk yüklenebilecek bir olgunluğa erişirler. Gelinen bu evre ile birlikte kendi yaşam alanlarını belirler, kişisel özelliklerini zamanın koşullarının da etkisiyle hayat akışlarına yansıtmaya başlarlar. Hayata dair geliştirdikleri bakış açısıyla çok kuralcı olsalar da, aile yaşam biçimlerinden edinmiş oldukları birçok sosyal ve kültürel özellikleri de bu alanın içine serpiştirirler. Her ne kadar radikal ve kendine özgü özelliklere sahipmiş gibi bir algı geliştirseler de, genetik yapıları bu inkârcı yaklaşımlarını kabul etmez ve aynı potada harmanlamış oldukları alışkanlıkların tamamını dışa yansıtmaya başlarlar. Etnik ve genetik olarak bir geçirgenlik olsa da, kişiler gerçekleştirdikleri olumlu ve olumsuz, tüm eylemlerden tek başlarına sorumludurlar. Çünkü o artık güçlü ve yaşamı için belirleyici olan kararları verebilme otorite sultasına sahiptir. Aldığı kararları pratiğe dönüştürürken üzerinde bulunduğu eksenin merkezinden mutlaka sağa sola savrulmalara maruz kalacaktır. Sahip olduğumuz yaşam felsefesine dair matematiksel hesaplar yapar ve yaptığımız analizlerde çıkan sonuçlar elbette her zaman pozitif olmayabilir ve beklentilerimizden uzak, hayal kırıklığı yaratabilir. Hatta can sıkıcı tahribatlara sebebiyet vererek, negatif sonuçlara de evirilebilir. Çıkan sonuç negatif olsa bile bu asla bizi yılgınlığa, bezginliğe ve umutsuzluğa itmemeli. Bu gibi durumlarda kaderci olmaktansa, daha kararlı ve pozitif bir duruş sergileyerek sorunun aşılabilir olan ana kaynağına inmeliyiz. Bardağın boş tarafından değil, dolu tarafından bakarak ve iyimserlik algısından uzaklaşmadan varılması gereken asıl hedefe yoğunlaşmalıyız.

 Buna şöyle bir örnek verelim.

Her yıl trafik kazalarında yüzlerce insan hayatını kaybediyor diye kimse araç kullanma lüksünden vazgeçiyor mu? Veya bardak kırıktır diye su gibi hayati gereksinimini öteleyen birinin bu yönde bir irade ortaya koyduğu görülmüş müdür?

Tabi ki her iki örnekte vazgeçilmezdir ve elbette ikinci bir seçeneği tartışmak bile söz konusu yapılamaz.

 Kazalar ölümlere sebebiyet verse bile, araç kullanma sevdasından asla vazgeçilmez ve yollar yine tıka basa dolu ve yine binlerce aracın işgali altında olacaktır.

Eğer bu örnekler dikkate alınmaz ve ben öldüm, ben bittim, dayanacak gücüm kalmadı,  beni anlamıyorlar, kimse bir işin ucunda tutmuyor gibi umutsuz ve yılgınlık barındıran silik bir kişilik ortaya koyar, hayatını arabeskleştirme kolaycılığına kaçarsan, buna söyleyecek tek bir sözüm var ve bunu hiç bir zaman unutma. ''Yıkılan ağaca balta sallayan çok olur.,,    

   Bak sevgili dostum...

  Aç kulaklarını ve beni iyi dinle... Sakın ola ki eğilme. Eğer bir kere zayıflık gösterir eğilirsen, çok fazla dayanmaz, o an yıkılırsın. Bunu hiç unutma ki sen yıkılırsan, seninle birlikte benliğin, kimliğin ve en önemlisi tüm manevi değerlerin de yıkılır. İşte o zaman artık çok geç olduğunu kavrayacaksın. Üzüleceksin ama acı gerçeklerinle yüzleşmekten daha fazla kaçamayacaksın. Çünkü o an etrafına bakınacak ve gerçek dostlarından başka hiç kimsenin yanında olmadığını göreceksin. Ve yıkılışını sabırsızlıkla bekleyen o sevimsizler ordusu sana asla acımayacaklar. Baltalarını bilenmiş halde sen çaresizce çırpınırken yanı başında seni bekliyor olacaklar. Bak dostum… Acılar sarmalında kıvransan da, Dünyanın bütün yükünü taşıyor hissine kapılsan da, sakın pes etme. Etmemelisin. Dimdik durmalısın. Güçlü olduğunu haykırmalı ve tüm olumsuzluklarla alay edercesine parmak sallamalısın. Sahip olduğun gerçek iradeyi ortaya koymalı ve parçalamak için yanı başında bekleşen sevimsizlere nanik yapmalısın.

Bunu yapabilirsin, biliyorum...            

 Haydi, be dostum, artık çık o karanlık dehlizlerden.  Doğrul ve tüm doğrulara ışık olan Güneşe dur. Göz kamaştıran o ışınları tek tek yakala ve her birinden birer mızrak yap ve şuursuzca savur. Savur ki, başına üşüşen tüm sevimsizlikler yakıcı lavlara dökülsün. Bunu başardığın an, anlını gökyüzüne dön ve huzur veren o sonsuz maviliklere bir öpücük kondur yeter.