Osman Kamacı

Osman Kamacı

Mail: osmankamaci@hotmail.com

Bu Ülkede Kriz Mıriz Yok

Ekonomik olarak bu noktaya nasıl geldik?  Piyasalar bir anda nasıl yangın yerine döndü ve nedenleri neydi? Şöyle geriye dönüp nedenlerini kısaca bir hatırlamaya çalışalım.

Türkiye ile ABD arasında Papaz Andrew Craig Brunson nedeniyle başlayan gerginlik ABD'nin Rahip Brunson'ın 2016'daki tutuklanmasında rol oynadıkları gerekçesiyle  Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ile içişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun mal varlıklarını dondurma kararıyla doruğa ulaşmıştı. Rahip Brunson'un tahliye edilmemesi sonrasında iki ülke arasında yaşanan olumsuz gelişmeler ekonomik dengelerimizi altüst etmiş, Türk Lirasının Dolar karşısında hızla irtifa kaybetmesine neden olmuştu. Bu olayın etkileri yayıldıkça yayıldı ve ülkemiz ekonomisi üzerinde büyük bir baskıya neden oldu. Buraya kadar her şey anlaşılır ve tamam. Fakat burada asıl düşündürücü olan şey, piyasaların alev topuna döndüğü bir sırada İktidar partisi temsilcilerinin kameraların karşısına geçerek vermiş oldukları demeçlerdir.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan birkaç gün önce Gaziler Günü töreninde ekonomiyi değerlendirirken '' Kriz, mıriz filan sakın ha bunlara aldırmayın, bunların hepsi manipülasyon, güçlenerek geleceğe yürüyoruz…'' dedi. Cumhurbaşkanı bu konuşmayı yaparken şaşkınlığımı paylaşmak için şöyle bir sağıma soluma bakındım ve duyduklarımdan emin olmak için yanımda birilerini aranma gereği duydum. Kimseyi bulamayınca pür dikkat kesilerek konuşmayı yeni baştan dinledim. Evet, yanılgı yoktu, ne eksik ne fazla, kelimesi kelimesine aynı ve insanı ikileme düşüren o cümleyi kurmuştu. Hem şaşkın, hem de buruk bir umut kırıntısı gibi algılasam da, sanki kirlerin halının altına süpürüldüğü telaşıyla söylendiği psikozundan bir türlü sıyrılamadım. Eğer Cumhurbaşkanının söylediklerinde haklılık payı varsa,  iki gün önce saçlarımı tıraş etmek için berberim Erhan'a gittiğimde 20 lira alması gerekiyorken neden 35 lira aldı? Her hafta sonu alışveriş yaptığım semt pazarındaki Muşlu Fahrettin neden 2 liradan aldığım domatesi 7 liradan, 2 liradan aldığım biberi 5 liradan, 1 liradan aldığım havucu 4 liradan hesapladı? Geçelim marketlere… Otuzluk kolilerde yumurtayı 8 liraya alırken, şimdi 14 liradan, kâğıt havluyu 18 liraya alırken şimdi 34 liraya alabiliyorum? Az daha unutuyordum. Ya 30 senelik fırıncımız Cemil abiye ne demeli... Sen kalk 1 liraya aldığım simidi şak diye 1.75'e çek. Ona sorarsan 9 liraya aldığı susamı 21 liraya, 76 liraya aldığı unu 116 liraya almaya başlamış… Bütün bunları alt alta koyduğum zaman ya Berber Erhan, Muşlu Fahrettin, market sahipleri ve fırıncı Cemil ağabey fırsatçılık yapıp bizi fena sömürüyorlar, ya da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı piyasa ekonomisinden bihaber, kendi şatafatlı yaşantıları ile evine ekmek götüremeyen yoksul halkın gerçeklerini örterek kendisine farklı sunan tuzu kuru danışmanlar yanıltıyor.

Cumhurbaşkanının bu çıkışından hemen bir gün sonra Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'ün de bir açıklaması var ki, yorumlaması daha zor. Bakan bey '' Sıkıntılar rasyonel değil, psikolojiktir'' diye bir cümle sarf etti ki, şaşırmamak mümkün değil. Bunları duyunca acaba başka bir ülkede mi yaşıyorum diye  kendini çimdikleme gereği duyuyorsun. Bu ülkede onlarca yıllık ticaret geleneği olan firmalar konkordato ilan ederken, irili ufaklı binlerce esnaf kapılarına kilit vurdu ki, bu firmalarda çalışan on binlerce insan işsizler kervanına katılarak işsizlik rakamlarını endişe verici noktaya taşıdı. İnşaat sektörü harç bitti yapı paydos dedi ve iflasın kraterlerinde dolaşıyor. Tarım ve hayvancılık derseniz, hak getire… Söylemesi kolay değil ama gerçeklerden daha fazla uzaklaşamıyorsunuz. Dünyada bu alanlarda kendine yetebilen ülkeler sıralamasında ilklerdeyken, şimdi dışa bağımlı ve her şeyi ithal eder durumdayız. Elimizde bu kadar rasyonel veri varken bu cümleleri kurmak neyin nesidir, insan anlamakta güçlük çekiyor. Daha dün Kocaeli ilimizin Hereke ilçesinde okul forması alamadığı için evine gönderilen lise öğrencisi oğlunun düştüğü durumu gururuna yediremeyen işsiz baba evinin banyosunda kendini asarak hayatına son verdi. Ülkede genel tablo bu kadar kötü ve neresinden tutsanız elinizde kalıyorken, her şey yolunda ve sorun yokmuş gibi Polyannacılık oynarsanız,  yaşanan gerçeklere dokunmamış olursunuz. İşte o zaman psikolojiktir dediğiniz rasyonel sorunları kartopuna çevirirsiniz ki, yuvarlandıkça hepimizi saran bir dev yaratırsınız. Kabul edelim. Evet, bu ülkede derin bir kriz vardır ve acilen tedbirler alınmalıdır. Eğer bunu kabul etmez, kirleri halının altına sürmeyi sürdürürseniz, gün gelir orada sakladığınız o kirler hepimizi hasta eder.

Halkın ve ülkenin gerçekleri ortada ve rasyoneldir. İktidar partisi olarak bu sorunlarla yüzleşin ve siyasi tevazu'yu terk etmeyin. Eğer Polyannacı tutumunuzdan ısrar eder, bütün bunları görmezden gelirseniz, aklımızla dalga geçtiğinizi düşünürüz ki, ben aklımla dalga geçilmesine müsaade etmem…