Osman Kamacı

Osman Kamacı

Mail: osmankamaci@hotmail.com

Deprem

Yıl 1999 ve 16 Ağustos'u 17 Ağustos'a bağlayan gecenin kör karanlığında yaşanan ve resmi rakamlara göre 17 bin 480 kişinin öldüğü 7.4 büyüklüğündeki ve Türkiye tarihinin en büyük ikinci depremi olarak kayıtlara geçen Marmara depremi. Herkes derin uykulardayken kulakları sağır eden ve metal sürtünmesine benzeyen o korkunç gürültüye uyandık. Uyku sersemliğiyle yataklardan fırlamış, beşik gibi sallanan beş katlı binamızın üçüncü katında şaşkın ve bilinçten uzak bir ruh haliyle sağa sola koşuşarak felaketten kurtulmaya çalışmıştık.

Sarsıntının güçlü olmasından dolayı ayakta durmak imkânsız hale gelmiş, şaşkınlıkla dairenin giriş kapısını bir türlü bulmayı başaramamıştık. Can derdine düştüğümüz o anlarda düşündüğümüz tek şey, o zaman daha küçük olan çocuklarımızın odasına ulaşarak onları bir an önce oradan çıkarmaktı. Ancak yüz yıl gibi gelen ve bir türlü bitmek tükenmek bilmeyen, ömrümüzden ömür götüren o kırk beş saniye içerisinde çocukların odasına girdiğimizde korkunç sarsıntı artık durmuştu. Sarsıntının durmasıyla birlikte beşik gibi sallanan binamız sakinleşmeye başlamış ve kendimizi öyle dışarıya atabilmiştim. Dışarı çıktığımızda sokak mahşer yeri gibiydi. Bütün mahalle dışarıda ve herkes büyük bir şok yaşıyordu.  İç çamaşırlarıyla dışarı çıkan kadınlı erkekli insanların yaşadığı korku gözlerinde rahatlıkla görülebiliyordu. Hatırlamasını dahi istemediğim o korkunç gecede yıkılan binaların enkazı altında kalan insanların yürek parçalayan çığlıkları hala kulaklarımda ve bir türlü hafızamda silip atamıyorum. Aynı çaresizlikle yıkılan bina enkazlarının etrafında dolaşarak hiç bir şey yapamayacak kadar acz içinde olan onlarca insanın sadece ağlayarak gelen feryatlara nasıl cevap verdiklerini burada anlatsam sayfalar yetmez.

Cuma gecesi saat 20.55’te televizyonlarda Elazığ ve Malatya’da yaşanan depremle ilgili haberleri duyunca, bir anda 1999 yılında yıkıcı Marmara depreminde yaşadığım en kötü geçmişime derin bir yolculuk yaptım. İki resmi yan yana koydum ve kendimce bir mukayese yaptım. Öyle ya... Haklı olarak bunca yıl geçmiş ve uzay çağı yaşayan teknolojilere bilimsel gelişmelerde eklenince deprem gerçeği olan ülkemizde de elbette buna paralel olarak tedbirler alınmış olabilir diye düşünüyorsunuz.  Aradan 27 yıl geçmiş olsa bile değişen hiç bir şeyin olmadığını görmek çok acı. O gün ne yaşadıksa, bugün de aynı şeyleri yaşıyoruz. Çünkü yaşanan felaketin boyutu ile yaşanan acının şiddeti hep aynı çizgide devam ediyor, değişen hiç bir şey yok. İnsanlar yine enkaz altında ve yine depremlere hazırlıksız yakalanmakta.

Halk olarak bu tür felaketlerde dayanışmanın en güzel örneklerini sergiliyor, deprem bölgelerinde ihtiyaç duyulan her türlü ihtiyaç malzemesini organize etmek için büyük bir yurtseverlik bilinciyle hareket ediyoruz. Sahip olduğumuz bu aidiyet duygusunu asla etnik ve siyasi çıkarımları parlatarak ön plana çıkarma gibi bir çirkinliğe kurban etmedik. Etmeyeceğiz. Burada bahse konu olan bu ülkede yüz yıllardır bir arada yaşayan halkların meselesi değildir. Burada asıl mesele Devlet’in Deprem ile ilgili yetersiz politika ve uygulamalarıdır. Bilim insanları Deprem ile ilgili endişelerini her platformda dile getirerek, elde ettikleri verileri paylaşmalarına rağmen değerlendirmesi gerekenler tarafından kulak ardı ediliyor ve iş Allah’a havale ediliyor. Bilim insanlarının bu feveranlarını bir kenara bırakalım, bu ülkede kaçak ve çürük binalar için İMAR AFLARI çıkarılıyor, derem alanları ve toplanma merkezlerine plazalar dikiliyor. Artık bu yanlış politikalardan vazgeçin ve ülkemizin bas bas bağıran deprem gerçeğine kulak verin. Ne acıdır ki, Anadolu da ki köylerimizin çoğu yaşadığımız 21 yüzyılda hala toprak evlerde yaşıyor. Bu ilkel yapı modelinin bir an önce reabilite edilerek, insanların uygun barınma koşullarına kavuşturulmaları sağlanmalıdır. Hesap uzmanı değilim, fakat bundan eminim ki, bu iyileştirmeler için bir kanalın yapılmasında kullanılması düşünülen kadar bir maliyet bile çıkmayacaktır.  

Elazığ ve Malatya’daki kayıplarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.     

Facebook Yorum

Yorum Yazın