Osman Kamacı

Osman Kamacı

Mail: osmankamaci@hotmail.com

'HAYAT EVE SIĞAR' DEMEKLE OLMUYOR!..

Bütün Dünyayı kasıp kavuran ve on binlerce insanın ölümüne neden olan Koranavirüs salgın hastalığı toplumsal kimyamızda da büyük hasarlara neden oldu. Öyle ki, herkes karşısındaki insanı potansiyel bir hasta nazarıyla değerlendirerek onu kendi belirlediği sosyal mesafe çemberinin dışında tutmaya çalışıyor. Aslında edindiğimiz bu paranoya ile telafisi imkânsız, depresif bir ruh haline sürükleniyoruz,  farkında değiliz.

Bilim dünyasının bu salgın hastalığıyla ilgili somut hiçbir ilaçlı tedavi yöntemini geliştiremiyor olması, insanlar arasında büyük bir endişeye yol açıyor. Bütün Dünya bir an önce aşıyı bulmak için tüm imkânlarını seferber ederek laboratuar çalışmalarına hız vermiş olsa da, salgın nedeniyle insanların genel durumu hem psikolojik,  hem de ekonomik olarak negatif bir eksende irtifa kaybetmeye devam ediyor. Daha şimdiden birçok esnaf beyaz bayrağı çekmiş ve işletmelerinin faaliyetlerine son vermiş durumda.  Bu salgın, gerekli önlemler alınmaması halinde ekonomik ve sosyal hayatımız üzerinde yıkıcı etkiler yaratma potansiyeli taşımaktadır. Market, fırın ve Eczaneler dışında kalan tüm sektörler geçici olarak kapılarına kilit vururken, çaresiz kalan esnaf başını iki eli arasına alarak ‘’ şimdi ne olacak’’ diye kara kara düşünmeye başladı. Haftalar öncesinden işyerini kapatan esnaf,  kira, SGK, Vergi ve hatta kullanmadıklar halde geçen aylarla kıyas yapılacağı söylenen Elektrik, Su ve Doğalgaz faturalarını nasıl ödeyebileceklerini bir türlü formüle edemiyor. Ayrıca bu işletmelerin bir de çalışan cephesi var ki,  o da başlı başına bir tez konusu. Kapısına kilit vuran bu işyerlerinde sayıları milyonları bulan çalışan istihdam edilmekteydi. Bir anda işsiz kalan bu sayısal çoğunluk maaşları dışında hiçbir yan gelirleri olmadığı ve sadece çalıştıklarında ailelerini geçindirebiliyorlardı.  Ev kirasını, elektrik, su ve doğalgaz faturalarını yine aldıkları bu maaşlarıyla karşılayabiliyorlardı. Ve birilerinin dediği gibi hiç biri çift dikişle yaşama şansına sahip değildi. İşine giderek mesai yaparsa para kazanarak ayakta kalabiliyordu. Ortada kalan milyonlarca çalışan bugün büyük bir çaresizliğin içine saplanmış,  gelecek korkusunun gölgesinde kâbuslar görerek yaşamını sürdürüyor. Öyle ‘’Hayat eve sığar'' demekle olmuyor. Bu insanlar iş ve aş istiyor.

Bu arada yaşanan mağduriyetleri asgaride tutmak için Devlet’te bir dizi ekonomik paketler hayata geçirildi. Bu ekonomik paketlerden en önemlisi malum nedenden dolayı yaşanan olumsuz piyasa koşullarıyla ilgiliydi. Buna göre hiçbir esnaf 3 aydan önce hiçbir çalışanını işten çıkarmayacağına dair açıklanan yasal çerçeveydi. Bu yasal zorunluluk doğrumudur? Evet doğrudur.  Hatta Sayın Cumhurbaşkanımız da yetkisi dâhilinde işten çıkartmaları altı aya kadar uzatabileceğini beyan ederek,  korku yaşayan milyonların gönlüne derin bir serinlik üfledi. Ama bu doğru, doğru olmasına rağmen eksiktir. İşveren zaten kepengini indirmiş, faaliyetini askıya almıştır. Bir daha o kilidi açıp açmayacağı belirsizliğini korurken, çalışanı işte çıkarsa ne olur, çıkarmasa ne oldur. Ayrıca personelini işten çıkartmamış olsa bile, zaten ekonomik olarak o da dibe vurduğu için işten çıkartılması yasaklanan personelinin maaşını ödeme gücünden yoksun kalmıştır. O esnaf için bu yükün altında değil üç ay, bir ay bile kalkmak imkânsız gibidir. Devlet kısa çalışma ödeneği desteğiyle çözüm odaklı bir yardım paketini hayata geçirmiş olsa da, bu paketin hem işveren hem de çalışan için yeterli olup almadığına iyi bakmak gerekir. Bu noktada rakamlar üzerinden sihirli denklem geliştirmeye çalışmaktansa, muhataplarına gidilmeli ve onların sesine kulak verilmelidir. Kısacası, bunu anlamanın tek yolu, dükkânına kilit vuran esnaf ile maaşını kaybeden işsizler ordusunun neferlerini dinlemekten geçer.

Şunu kabullenmek gerekiyor ki, çok zorlu bir süreçten geçiyoruz. Virüsün yayılma hızını kontrol altına almak için Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulunun önerdiği tavsiyeler doğrultusunda haftalardır bir dizi kısıtlama tedbir amaçlı olarak ülke genelinde uygulanmaya devam ediliyor. Sürekli olarak gerekmedikçe kimse evinde çıkmamalı ve herkesin izolasyon kurallarına uyması tembih edilerek, insanların evlerinde kalması isteniyor. Sağlık gibi hayati bir durum söz konusu olunca bu çağrı toplumun tüm kesimleri tarafından karşılık bularak sokak ve caddeler bomboş bırakıldı, bırakılıyor. Koronavirüs salgının ülkeyi pençesine aldığı bu zaman zarfında çağrılara riayet ederek kepengini indiren esnafın, evlerine kapanan milyonlarca işsizin çığlığa dönüşen sesine kulak verilmez ise uygulanan tüm doğru bildiğimiz tedbirler topal ördeğin benzetmesinden öteye geçemeyeceğini unutmamak gerekir.  Devlet acil olarak daha radikal ekonomik paketler açıklamalıdır. İşyerini kapatan esnaf ile bir anda işsiz kalan milyonlar için yeni ve kapsayıcı ekonomik paketler gündemine almalıdır. Eğer oluşacak bir krizi gerekli tedbirlerle başlangıç evresinde kontrol altına almakta gecikirsek, bunun faturası er veya geç daha ağır şekilde önümüze gelecektir. Bütün bu zorlukları karşılayabilecek yeni kaynaklar yaratılmalı ve zaman kaybetmeden hayata geçirmesine çalışılmalıdır. İnancımız odur ki, Devletimizin olanaklarıyla bu kaynakları yaratabileceğimiz gibi, toplumsal dayanışma potansiyelimizle de bu zor günlerin üstesinden gelebiliriz, gelmeliyiz.            

Dileğimiz bu salgın sürecinin çok iyi yönetilmesidir. Ve yine dileğimizdir ki, insanlar en kısa zamanda normal hayatlarına dönerek, aşsız, işsiz kalmadan bu süreci hasarsız atlatmış olsunlar. Kafan rahatsa ‘’Evde kal - Hayat Eve Sığar Türkiye’m.

Facebook Yorum

Yorum Yazın